Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz?
Gazetem İstanbul’da yayınlanan depresyon konulu röportajımı sizlerle paylaşmak istedim.
Kendinizi mutsuz mu hissediyorsunuz? Yaptığınız işler size keyif vermiyor veya yapacağınız işleri yapmakta zorlanıyor musunuz? Uyumakta/uyanmakta güçlük mü çekiyorsunuz?
İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşamak kolay değil. İnsanlarda aşırı mutsuz görüntü, tahammülsüzlük, sabırsızlık gözlüyorum. Bu sebeple bir uzmanın kapısını çaldım. Tükenmişlik sendromu ve depresyon hakkında konuşup, çareleri hakkında görüş aldım. Bugün söyleşimizin konuğu, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Gizem Hanzade Erkuş.
Gizem Hanım, depresyon tanımı nedir?
Depresyon moral bozukluğu, isteksizlik, hayattan zevk almama, umutsuzluk, karamsarlık, odaklanamama, unutkanlık, yersiz suçluluk duygusu, uykusuzluk, iştah kaybı gibi belirtilerle seyreden bir hastalıktır.
Depresyona kadınlar mı, erkekler mi daha fazla giriyor?
Kadınlarda erkeklerden daha fazla görülüyor. Bunun birçok sebebi var. Kadınlarda regl, gebelik ve doğumun sebebiyet verdiği hormonal değişiklikler depresyon riskini arttırıyor. Ancak menapoz sonrası bu durum eşitleniyor.
Depresyon ölüme sebep olur mu?
Sadece depresyon ölüme sebep olmaz ancak, ağır depresyon vakalarında intihar girişimi ölümle sonuçlanabilir
Sadece zor hayat yaşayanlar değil, kimine göre mükemmel bir hayat yaşayan insanlarda depresyona girebiliyor? Bunun sebebi nedir?
Depresyon her zaman yaşanılan kötü bir olayın sonucunda gelişmez. Genetik faktörler bazı bedensel hastalıklar, madde ve alkol bağımlılığı gibi birçok faktör vardır. İyi bir aileye sahip, iyi para kazanan, başarılı sosyal ilişkiler kuran kişilerde de depresyon görülebilir. Yani her zaman tetikleyici bir olay söz konusu değildir. Her kalp krizi geçirenin kilolu olmadığı veya sigara kullanmadığı gibi… Bazen yaşamında hiç sorunu olmayanlarda depresyona girebilir.
Diğer hastalıklarda tahlil var, tomografi vs… görüntüleme aletleri var. Ama bu tanıyı koyarken göreceli bir şey yok. Bir kişiye nasıl depresyon tanısı konulur?
Depresif belirtilerin olması, depresyon tanısı koymak için yeterli değildir. Evlilik, boşanma, bir yakının ölümü, maddi sıkıntılar, iş yerinde terfi veya işten atılma gibi zorlu yaşam olaylarında, uyum sağlanana kadar depresyon ve kaygı belirtileri görülebilir. Ancak bu belirtiler kısa bir süreliğine oluşmuşsa, ona depresyon hastası olarak bakamayız. Bu teşhisi koyabilmemiz için, şikayetlerin belli bir süre devam etmesi, belirtilerin süreğenliği ve bir tanesi moral bozukluğu veya intihar düşüncesi olmak üzere, başta bahsettiğim belirtilerden en az beş tanesinin mevcudiyeti gerekir. Bu duygusal çökkünlük sürekli hale gelip, kişiyi işini yapamayacak bir duruma getiriyorsa, yaşam kalitesini düşürdüyse ancak o zaman depresyondan bahsedebiliriz.
Depresyon sanki moda olmuş gibi, büyük bir çoğunluk depresyon modunda. Neden depresyon ve psikolojik sorunlar çoğalıyor?
İstanbul çok kalabalık bir şehir. Çalışma saatleri ve trafikte kaybedilen zamanı düşününce, kişilerin kendilerine ayıracak vakti kalmıyor. Çalışmak var, dinlenmek yok. Sosyal aktivite yok. Çalışma, yemek ve uykudan ibaret bir hayatta, deşarj olacak zaman kalmıyor. Çalışmanın, yapılan mesainin karşılığının da maddi ve manevi olarak alınamaması da tatminsizlik getiriyor.
Depresif belirtileri olan kişi bu belirtileri kendisinde fark etmiş ise, tıbbi olarak yardım almadan bu durumu aşabilir mi?
Bazı kişiler yaşadıkları olumsuzluklardan kaynaklı durumlarda bir süre kötü hissetse de, bunun farkına vararak “dur” deyip bunu aşabiliyor.
Herkesin hayata bakma ve sorun çözebilme yeteneği farklı.
Mesela her kanser hastası depresyona girmiyor. Bu hastalığa yakalanan kişi ilk öğrendiğinde tabii ki üzülüp karamsarlığa kapılabilir. Bir süre hayattan zevk almayabilir, uyku bozuklukları yaşayabilir. Bunlar da zaten çok doğal tepkiler. Ancak zaman içinde durumu kabullenip, tedavi yollarını aramaya başlar, sevdiklerinden destek alır. İyileşmek için gereken çabayı gösterip, daha mutlu ve umutlu hale gelebilir.
Ruh sağlığı açısından bu dönemde size başvuran hasta sayısında artış var mı? Var ise, bu artışın sebebini neye bağlıyorsunuz?
Dönem dönem hasta sayısında artış olabiliyor. Örneğin ekonomik kriz olduğunda, toplumsal felaketler, medyaya yansıyan olaylar, hasta sayısının çoğalmasına sebep oluyor.
Antidepresan ilaçlara karşı bir antipati var halk arasında. Bu durumdan muzdarip olan kişiye mutlaka ilaç tedavisi uygulamak gerekir mi?
Aslında bu olaya şöyle bakmak gerekir. Nasıl ki grip olduğunuzda veya iç organlarda bir rahatsızlık olduğunda ilaç alınıyorsa, bu da aynı şeydir. Depresyonda, beyinde etkili olan serotonin ve dopamin gibi maddelerin dengesi bozuluyor. Kullanılan ilaçlarda bu hormonların normal seviyeye getirilmesini sağlıyor.
Erkeklerde antidepresan kullanımı ile ilgili bazı endişeler var?
Antidepresanlar kadın ve erkekte cinsel isteksizlik, orgazm olmama gibi yan etkilere neden olabilir. Ancak bunlar geçici etkilerdir. Bazen bu tür ilaçlar erken boşalma sorunlarında tedavi amaçlı önerilebiliyor.
Depresyon tanısı konulmuş hastalarda, ilaç kullanmadan bu sorun çözümlenebilir mi?
Depresyon tanısı konulan hastaya, depresyonun ağırlığı ve hasta durumuna bağlı olarak terapi, antidepresan ilaçlarla tedavi veya her ikisi birden başlanır. Eğer zorlu bir yaşam olayına adaptasyon sorunu yaşıyorsa, buna bağlı olarak heyecan hali, uykusuzluk, kaygı gibi sorunlar gelmişse ve depresyon tanısı konmadıysa, terapi yöntemleri ile kişinin olaylarla daha iyi baş etmesini sağlamaya çalışırız. Olması gerekenden uzun bir süre devam eden şikayetleri varsa ve şikayetleri artıp işlevselliği bozmaya başladıysa, ilaç tedavisine başlamayı düşünürüz. Yine de dediğim gibi, depresyonda belli kriterler var ve o kriterleri doldurmayan kişilerde antidepresan tedavisine başlamayı tercih etmeyiz. Amaç sorunları örtmek değil, sorunlarla baş etmeyi sağlamaktır. Depresyonu tetikleyen durumlar değiştirilebilecek şeyler ise bunları değiştirmek, alternatif çözüm yolları bulmak veya soruna bakış açısını değiştirmek faydalı olabilir.
Konu-komşu arasında birbirlerine sakinleştirici ilaç konusunda tavsiyeler var. Bazen bu ilaçlar çok bilinçsizce kullanılabiliyor. Bir de antidepresan ilaçların bağımlılık yaptığı konusunda söylemler var. Bu doğru mu?
Antidepresan ilaçlar tabii ki gerekli olduğunda doktor kontrolünde kullanılmalıdır. İlaca başlanması, dozun değiştirilmesi veya ilacın bırakılması, doktorun kararı ile olmalıdır. Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmaz, beyin yapısında olumsuz veya kalıcı bir değişikliğe sebep olmaz. Sadece hastalığı tedavi eder, kişiliği değiştirmez. Arkadaş veya akraba tavsiyesi ile bu ilaçlara başlamak sakıncalıdır. Doktorun başladığı ilacı da, çevredekilerin tavsiyesi ile veya internetteki forumlardan alınan yanlış bilgilerle bırakmak doğru değildir.
Tedavi süresi ne kadardır bu durumda? Tadaviden sonra “ben tamamen iyileştim” diyebilir mi hasta?
Depresyon intihara sebep olmadığı takdirde, kişiyi öldürmez ama yaşam kalitesini azaltır. Tedavi edilmeyen depresyon uzun süre devam edebilir. Tam iyileşme sağlanamayabilir veya iyileşsede kısa zamanda tekrarlama olasılığı yüksektir.
Normal karşıladığınız, ruhsal problem olarak nitelendirmediğiniz durumlar neler
Yakını vefat etmiş birinin üzülmesi, ağlaması, hiçbir şeyden keyif almaması, geceleri uykusuzluk çekmesi belli bir süre için olağandır. Biz buna normal yas reaksiyonu diyoruz. Bu durumda, heyecan, kaygı, üzüntü normaldir. Yas yaşayan kişiye psikoterapi yöntemleri ile destek olunabilir. Uykusuzluk gibi bazı semptomlar ilaç tedavisi ile giderilebilir.
Stres yönetilebilir mi?
Sağlıklı başa çıkma yöntemleri ile stres yönetilebilir. Bu kişiye bağlı. Çünkü, bazı insanlar daha kaygılı ve depresif kişiliğe sahip olabilir. Mesela, arkadaşı kalp krizi geçirdiğinde, bazıları gayet makul karşılayabiliyorken, bazıları her gece kendisi kalp krizi geçiriyormuş gibi panik atak geçirmeye başlayabilir. Önemli olan olayın nasıl olduğu değil, onu nasıl karşıladığımız. Sizin için travmatik olmayan bir durum, diğeri için olabilir.
Sokaklara baktığımda güleryüzlü insanlara çok az rastlıyorum. Neden bu kadar mutsuz insanlar?
Ekonomideki bozukluk, işyerini kapatmak zorunda kalanları, işsiz kalan insanları haliyle etkiliyor. Ama depresyon sadece bu şartlara bağlı değil. Sadece bizim ülkemizde değil, refah seviyesi yüksek ülkelerde de var. Karanlık, yağmurlu, ülkelerde de depresyon oranı yüksek. Yani, mevsimsel depresyonlarda gelişebiliyor. Ancak, yine bir gerçek var ki, büyük şehirlerde yaşayan insanlarda depresyon yaşama ihtimali, küçük yerlerde yaşayanlara göre daha fazla.
Mutluluk nedir?
Sağlıklı insanlarda mutluluk, kişinin yaşadıklarını nasıl değerlendirdiği, beklentilerinin ne olduğu ve karakteri ile ilgilidir. Örneğin; Melankolik olma halini sevip, bunu siz de seçebilirsiniz. Acıklı müzikler dinleyip, size acı veren bir erkek arkadaş veya eş seçebilirsiniz.
Kaygılarımız ile nasıl başa çıkacağız?
Eğer düşünce şekliniz, olayları değerlendirme şekliniz sizi mutsuzluğa itiyorsa, ne yaşadığınızın önemi yok. Elbette hayatımızda sürekli değişiklikler oluyor, maddi manevi kayıplarımız oluyor. Ruh sağlığımızı korumak için değişen koşullara uyum sağlamak zorundayız. *** Hayat koşullarınızı değiştirin
Depresyon yaşayan, tükenmişlik sendromu belirtileri taşıyan hastalara ne önerirsiniz?
Öncelikle hayat koşullarını değiştirmesini öneriyorum. Onu depresyona sokan sebepler değişmez ise hastalık yeniden tekrarlar. Haftada bir saat spor yapmak bile endorfin hormonu salgılanmasına sebep olacak. Akşamları iş sonrası bir saat yürüyüş veya haftada bir gece arkadaşlar ile buluşma gibi küçük kaçamaklar, kişinin kendisini daha iyi hissetmesini sağlar. Resim yapmak, müzikle uğraşmak gibi keyif alınabilecek aktiviteler yapılabilir. Hafta sonları bulunduğu yerden uzaklaşıp, doğa ile baş başa kalmak, tatil yapmak gibi… Kişinin hayatında onu yaşama bağlayacak, keyif veren faaliyetlerin olması çok önemli. O anda gereksiz gelse bile, rutinden uzaklaşmak birçok şeye iyi gelebilir.
Sevdiklerine zaman ayırmayan insanlar sonunda tükeniyor Tükenmişlik sendromu nedir?
İsteksiz olma, sabahları işe gitmek istememe, gerginlik, görevlerini yerine getirme konusunda isteksizlik, umutsuzluk, keyifsizlik, yorgunluk olarak tarif edebiliriz. Mükemmelliyetçi kişiler, başarı ile ilgili daha yüksek hedefler koydukları için, gereğinden fazla çalışıp özel hayatlarında da iş düşünmeye devam ediyorlar. Hayatında sadece iş olan, kendisine ve sevdiklerine yeterince zaman ayırmayan insanlar sonunda tükeniyor. Telefonun şarj olması gibi insanında dinlenmesi ve beslenmesi gerekiyor. İş yükünün fazlalığı, kişiye yeteneklerinin üzerinde bir iş verilmesi, mesai saatlerinin fazlalığı, tükenmişlik sendromuna zemin hazırlar.
Bu durumda ne yapmak gerekir?
Bu durumda yapılacak şey, işverenle ile konuşup çalışma şartlarının gözden geçirilmesini talep etmektir. Çözüm bulunamıyorsa, eğer imkanı varsa iş değiştirmekte düşünülebilir. Veya sorum- lulukları başka çalışanlarla paylaşıp iş yükünün azaltılması da düşünülebilir.
İçerik alınan site: Gazetem İstanbul